• Anasayfa
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/deliballilar
  • https://twitter.com/deliballilar
    • Deliballılar Köyü
    • www.deliballilar.com
    • Deliballılar Köyü
    • Şenlik Alanı
    • Deliballılar Köyü
    • Şenlik Alanı
    • Deliballılar Köyü
    • Köy Camisi
    • Deliballılar Köyü
    • Köy Camisi
    • Deliballılar Köyü
    • Tarihi Eski Okul
    • Deliballılar Köyü
    • Gençlik Kulübü / Köy Muhtarlığı
    • Deliballılar Köyü
    • Köy Meydanı
    • Deliballılar Köyü
    • www.deliballilar.com
    • Deliballılar Köyü
    • Konserve Binası
    • Deliballılar Köyü
    • www.deliballilar.com
    • Deliballılar Köyü
    • www.deliballilar.com
    • Deliballılar Köyü
    • Kocasu
    • Deliballılar Köyü
    • www.deliballilar.com
    • Deliballılar Köyü
    • www.deliballilar.com
Gürkan Aydemir
gurkan.aydemir@gmail.com
Kültür Üzerine Denemeler
30/09/2013

   Bir Şehir Hikayesi

   Osman Konuk Melankoli 2012 adlı şahane şiirine çok çarpıcı bir giriş yapar,adeta sitem eder:


    "Halksız şehirler değil kris, şehirsiz halklar

     Çok halklar, çok şehirsizler, çok moral bozucu." 


    Hepimizi zan altında bırakır üstad, duyduğu acımayı ve yabancılaşmayı çarpar şehirsizleşen, kasabasızlaşan, köysüzleşen dilimize, yüzümüze, gönlümüze,  çaktırmadan ve sert. Hepimiz suçluyuz çünkü biz sadece boşalan köylerimizde kasabalarımızda değil, her geçen gün daha da dolan şehirlerimizde bile şehirsiz yersiz yurtsuz insanlarız. Göçebe bir kavmin şehrini sırtında taşıyıp üç günlük konaklarına bile o şehri kuran o şehrin kokusunu sindiren bir toplumun yıllarca yaşadığı şehirlerinde bile şehirli olamayan şehir kokamayan torunlarıyız.


   Peki bu ne demek? Şehirsiz olmak, kasabasız köysüz olmak ne demek? Soruyu şüphesiz herkes aynı şekilde yanıtlayacaktır; kültürsüz olmak. İstanbul'da büyümenin bir tadı varmış eskiden, İstanbul Beyefendileri ve Hanımefendileri yüzlerce yıl kendilerine has Türkçelerini konuşmuş örneğin.  Bugün bundan, bu tatlı Türkçe'nin varlığından bahsedebilir miyiz, birkaç seviyesiz Türk komedi filmini saymazsak? Örneğin Çukurova'nın göçebe köylüleri Yavuz'un önünde bile eğilmemiş gurursuzluk sayarak bunu, ve hatta kendilerini ayağına çağıran Yavuz'a gitmeyip onları kendi kıl çadırlarında büyük bir şölenle ağırlamışlar rivayete göre. Bugün böyle omurgalı bir köylü duruşundan bahsetmek mümkün mü?


   Bu hale nasıl geldik? Türlü cevaplar üretilebilir bu soruya. Ama üretilen tüm cevapların kesiştiği kavşakta kapitalizm ve modernite oturacaktır.


   Günümüz sermayesi tüm üretim gücüyle tek tipliği dayatırken dünyaya modern yahut post-modern (hakim) düşünce yapay farklılıklar üretir ve farklılığı güzelleyerek insanları uyutma görevini üstlenir. Ve böylece insanlar bu yapay farklılıklarını korumak/sürdürmek için tüketmeye devam ederler. Somut örneklerle açıklamak hiç de zor değil aslında. Örneğin gıda endüstrisini düşünün, fast-food zincirleri çoğalırken bu zincirlerin hepsi temel ürünleri olarak hamburgeri sunarken hepsi ürettikleri hamburgerlerine farklı isimler verir. bir ekmek ve kimyasallarla tadlandırılmış köfteyi kaç farklı şekilde bulabildiğinize bakın piyasada. ve biz yemeğe ayıracak yeterince vakti olmayan insanlar her geçen gün daha fazla hamburger tüketiriz, ve belirli periyotlarla en iyi hamburger üreticisinin kim olduğu hakkında görüş beyan ederiz.

  

   giyim perakendecilerini düşünün örneğin. kültürel kıyafetleri bertaraf eden o meşhur markalar. sizce de tüm yaptıkları dar/bol ve binlerce renkte olmasına rağmen tişört ve gömlek üretmek değil midir?


   okuduğunuz kitapları düşünün dinlediğiniz müzikleri aldığınız cep telefonu markasını ayağınızdaki ayakkabınızı.sadece bu kadarını düşünün. abartısız bir tahmin yapacak olursak çevrenizdeki insanların yüzde doksanında sizdeki bu ürünlerden bu alışkanlıklardan biri vardır. örneğin aynı marka tişörtü vardır en yakın arkadaşınızın ama siz farklı kesim ve farklı modelde giyinmekle kendinizi farklı addedersiniz. yahut bir pop şarkıyı 3-5 gün/hafta önce fark etmeyi marifet sayarsınız.


    kültür bir alışkanlık işidir. kültür iyi olanı güzeller, her şeyi bırakıp farklı olanı değil. ve böylece toplumun bazı kesimleri farklı iyileri benimser ve onlarla devam eder. böylece kültürel farklılıklar oluşur. kültürel farklılıklar tatlıdır çünkü iyiden beslenirler, onlar birden çok iyiden birini seçmenin tanımıdır. postmodern yapılardaki gibi bireysel farklılıkların değil. geleneğe ve güzele sırtını dayamayan bu modern/postmodern farklılıklar çabuk tüketilmeye mahkumdur. tıpkı bizim gibi. biz birey olarak farklı olarak (güzellikten ve sevgiden feragat etme pahasına) yaşamaya çalıştığımız sürece geleceğe hiç bir şey aktaramayacağız. ve daha kötüsü ebedi aleme heybemiz boş gideceğiz.


    peki ne yapılabilir? işte bu sorunun cevabını vermek güç. düşmanımız çok büyük ve acımasız. ve de daha kötüsü hemen hemen tüm dünya bilinçsiz olarak bu canavarı beslemekte. savaşırsak kazanmamız çok zor. ama şereflice savaşmak elbette mümkün.


    yaygın görüşün aksine ben toplu bir karşı koymanın, toplu bir eleştiri yapmanın istenilen etkiyi yapamayacağını düşünüyorum. bunun örneklerini çevrede sıkça görmek mümkün. sosyalist eylemlere bakın, nike ve adidas ayakkabılı yoldaşlar göreceksiniz. greenpeace in t-shirtleri ebay 17 dolara satılıyor. eğer kapitalizmin bir ruhu varsa kıskıs gülüyordur eminim.


    kapitalizmle savaşmanın en etkin yolu birey olarak elimizden geleni yapmamızdır. örneğin kola yerine ayran içince çıldırır kapitalizm. ayranı hazır alıyorsak ayran değil yoğurt alıp kendi ayranımızı yapınca. bunu da yapıyorsak, süt alıp kendi yoğurdumuzu mayalayınca çıldırır. kumaşınızı alıp bir terziye üç katı para ödeyip bir pantolon diktirip onu on yıl giymekle yenebiliriz kapitalizmi meydanlara çıkıp bağırmakla değil. evde tarhana çorbası pişirmeniz kadar radikal bir eylem bilmiyorum ben. tam anlamıyla bir baş kaldırıdır bir kadının şalvar giymesi. çocuğunuzun süper markete gitmesi yerine manava pazara koşması kadar büyük bir tehdit yoktur örneğin.


    sanırım derdimi anlattım siz de ana fikri aldınız. kendi hayatınızda kapitalizme/modernizme karşı nasıl silahlanacağınızla ilgili bir fikriniz olmuştur eminim.


    şimdi hepimiz işimiz bitiminde değil mesai saatimiz sonunda evimize gideceğiz, hafif/hazır bir şeyler yiyeceğiz ve ardında dizimiz eşliğinde nescafemizi yudumlayacağız. demek ki benim tüm bunları yazmam laf-û gûzaf.


  



5147 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Bir Şiir-Bir Türkü-Bir Şarkı-Bir Söz - 30/07/2012
İnsan Yaşadığı Yere Benzer
SAÇMALAYAN ZİHİN IŞILDAR-1 - 27/01/2012
org eşliğinde aşağıdan oynamak ne kadar da dahiyane bir icat...
KARAKEÇİLİLER - 09/12/2010
Madem karakeçililer aşiretindeniz biraz tanıyalım karakeçilileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam33
Toplam Ziyaret166350
Hava Durumu
Takvim